top of page

Yavaş Ölüm: Yaşamı Ölümle Yeniden Kurmak

  • Yazarın fotoğrafı:  Bahadır Koçak
    Bahadır Koçak
  • 2 gün önce
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 21 saat önce

“Günümüzde ‘akıl vermek’ modası geçmiş bir şey gibi algılanıyorsa, bunun nedeni deneyimin giderek daha az aktarılabilir hâle gelmesidir. Ne kendimize ne de başkalarına verecek aklımız yok artık. Çünkü akıl, soruya verilmiş bir cevaptan çok, henüz gelişmekte olan hikâyenin devamı için yapılan bir öneridir. Birine akıl danışabilmek için önce hikâyeyi anlatabilmek gerekir. Ayrıca insanlar, içinde bulunduğu durumu dile dökebildiği oranda nasihate açıktır.” — Walter Benjamin
Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)
Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)

Geçtiğimiz hafta, üniversite hayatım boyunca bende büyük katkıları olan saygıdeğer hocam İlkay Nişancı’nın yeni belgesel filmi Yavaş Ölüm’ü deneyimledim. Bu belgesel, Kahramanmaraş’ın Afşin-Elbistan bölgesindeki linyit yatakları üzerine kurulan iki termik santralin bölgede yarattığı yıkımı gözler önüne seriyor. Ancak asıl dikkatimi çeken, gerçekliği ele alış ve sunuş tarzı oldu.


Gezegenin yaşadığı ekolojik çöküşü ele aldığı belgesel serisi Eko Eko Eko ve 6 Şubat depreminin yarattığı yıkımı konu alan bir diğer belgeseli Zamanın Kıyısında Sınav, bu yaklaşımın Nişancı’nın üretim sürecinde bir süreklilik oluşturduğunu kanıtlar nitelikte. Nişancı, bu tutumuyla hem bir mekân hem de bir medyum olarak sinemanın büyüklüğüne olan inancını bizlerle paylaşıyor.


Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)
Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)

Sinemanın büyüklüğüne olan bu inanç, anlatısına yön veren en önemli unsurlardan biri. Bu doğrultuda, kendisini ve kamerasını her zaman bir tanık konumunda görüyoruz. Bu tanıklık, nesnel duygulardan arındırılmış bir yerden yapılmadığı gibi gereksiz romantizmden de kaçınan bir tutum sergiliyor. Bu da izlediğimiz şeyin samimi olduğunu biz seyircilere hissettiriyor.


Elbistan Ovası’nın üzerine yağan ölüm, yalnızca bir ekolojik felaket olmaktan çıkıp insanlığa ait bir hikâye olarak karşımıza çıkıyor. Bu hikâye, belgeselin senaryosunu da yazan akademisyen Aslı Odman tarafından anlatılıyor. Aslı karakteriyle birlikte bir yolculuğa çıkıyor, Elbistan Ovası’nda kol gezen Yavaş Ölüm’ü alımlamaya başlıyoruz.


Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)
Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)

Burada değinmemiz gereken bir diğer önemli nokta: Aslı’dan monolog olarak duyduğumuz tüm cümleler bizi ortak bir kavrama davet ediyor — kolektif hafıza.


Hatırla, Kolektif, Hafıza

Yolculuğumuz esnasında Elbistan ovasındaki birçok mahallede, birçok insanla santralin etkileri üzerine yapılan sohbetlere tanıklık ediyoruz. Yerel halkın yaşadığı problemleri doğrudan kendilerinden dinliyoruz. Etrafa saçılan kül, yavaş yavaş o bölgede yaşayan herkesi ölüme sürüklüyor. Kendileri bu durumu şu sözlerle dile getiriyor:

“Biz doktora gittiğimiz zaman doktorlar ciğerlerimizin filmine bakıp Elbistan’dan mı geldiğimizi soruyorlar. Ciğerimizden tanıyorlar. Bizim falımız ciğerimizden bakılıyor.”
Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)
Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)

Uzun süreli bu kirliliğe maruz kalmanın sonucu olarak çevresindeki neredeyse herkesi kanserden kaybetmiş olan bu insanlar, hayatlarının her anında ölümün nefesini enselerinde hissediyor. Belgesel, bu sıcak nefesi izlediğiniz her sahnede bize de yansıtmakta son derece başarılı.


“Bir varmış bir yokmuş” sözleriyle açılan bu belgesel, sunduğu sahnelerin yanı sıra sahne aralarında kolektif hafızaya yapılan göndermelerle ve sürekli tekrarlanan “Hatırla” sözcüğüyle bir bilinç yaratmayı amaçlıyor.


Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)
Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)

Birbiri ardına gelen sahneler; geçmişe ait gazete küpürleri, haberler ve film alıntılarının diyalektik bir biçimde kurgulanması, bu bilincin oluşmasına büyük katkı sağlıyor. Özellikle santral çekimlerinin yer aldığı ve death metal eşliğinde kurgulanan sekanslar izleyici üzerinde güçlü bir etki bırakıyor.

Yaşamı Ölüme Teğellemek

“Ölüm, kesikli varlığı sürekli varlığa yeniden bağlar.” — Georges Bataille

Georges Bataille
Georges Bataille

Bataille’a göre insan, “ayrıklık” (discontinuité) hâlindedir. Birey, diğerlerinden kopuk; bedeninin sınırları içinde yaşayan bir varlıktır ve bu durum doğaya aykırıdır. Ancak Bataille, ölüm anında bu ayrıklığın “süreklilik”e (continuité) dönüştüğünü belirtir. Bu nedenle onun felsefesinde ölüm, bir yok oluş değil, kutsal bir hâl olarak yorumlanır.


Nişancı’nın kendi ifadesiyle Yavaş Ölüm, “ölmeyi başarmış” bir film olarak karşımıza çıkar: “Filmimiz ölmeyi başarmış bir film. Söyleyecek söz değil, arkasına bir yas zamanı istiyor.”

Bu ölüm, kutsal olanın — yani yaşamın — yeniden yorumlanmasını mümkün kılar. Ölümden kaçılmak yerine, sürekli olarak yüzümüze çarpılır. Belgeselde yerel halktan birine santrale filtre takılması hakkında sorulan soruya verilen yanıt, ölümün Elbistan’daki yerini çarpıcı bir biçimde ortaya koyar:


“Filtre takılmadan önce duman sarı çıkıyordu, filtre taktılar artık beyaz çıkıyor. Ölüme gelinlik giydirdiler. Filtre olsa da olmasa da ölüyoruz.”

Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)
Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)
Ölümün kaçınılmazlığı fikri, insanların çoğunda soyut bir düşünce olarak kalır. Son derece avutucu ve dinlendirici olan bu fikir, çoğu zaman tavır ve davranışlarımız üzerinde gerçek bir etki yaratmaz. — Jules Payot

Nişancı’nın “ölmeyi başarmış bir film” ifadesiyle, ölümü kutsadığını ve yaşamı ölüm üzerinden yeniden düşünmeye açtığını söylesek abartı olmayacaktır. Eğer tüm bu felaketlerden bir ders çıkarılacaksa, önce ölmeyi becerebilmek; dahası ölümü yaşama teğelleyerek onu yön belirleyici bir konuma getirmek gerekir.


Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)
Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)

Heidegger’in ‘ölüm için özgür olmak’ kavramı da tam olarak bunu ifade eder. Ölüm, yaşamın içine ve şimdiki zamana şekillendirici ve tamamlayıcı bir güç olarak alınarak zamandışılığından kurtarılır.


Byung-Chul Han, Zamanın Kokusu adlı kitabında, ölümün noktasal zamana ait olanı — hatta zamansız olanı — anlam bulabileceği bir zamana yerleştirdiğini söyler. Aksi hâlde bu olgular, birer metaya dönüşmekten öteye geçemez. İşte tam bu noktada Nişancı, belki de en büyük diyalektik olan ölüm–yaşam ilişkisini kullanarak yaşamı yeniden kurar.


Death Metal Tercihi Üzerine

İlkay Nişancı’nın ve belgeselin müziklerini yapan Türkay Nişancı'nın death metal tercihi ayrıca ele alınmayı hak ediyor. Bu türün kültürel alt metnine ve oluşumuna zemin hazırlayan tarihsel olaylara bakmak, bu tercihin bilinçli olduğunu anlamamızı sağlayacaktır. Soğuk Savaş sonrası toplumsal belirsizlikler, nükleer gerilim ve Vietnam Savaşı gibi travmatik süreçler, insanlığı büyük bir psikolojik buhrana, öfkeye ve belirsizliğe sürüklemiştir. Bu atmosfer, dönemin kültürel estetiğini de derinden etkilemiştir.


Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)
Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)

Sinemada body horror ve gore, fotoğrafta Joel-Peter Witkin gibi grotesk beden temsilleri; müzikte ise death metal bu estetiğin farklı yansımalarıdır. Bedenin deformasyonu, bütünlüğün kaybı ve varoluşsal çürüme bu dönemin temel temalarını oluşturur.


Joel-Peter Witkin, Man without Legs (1984)
Joel-Peter Witkin, Man without Legs (1984)

Nişancı’nın Altın Portakal gösterimi sonrasında da ifade ettiği üzere, türün iyi bir dinleyicisi olmasının getirisi olarak da belgeseldeki kullanımı son derece yerinde. Özellikle bölgedeki kirlilik nedeniyle yünleri kararmış, mutasyona uğramış şekilde doğan bir kuzunun fabrika görüntüleriyle aynı sekans içinde yer alması, death metalin çığlığıyla birleşerek ekolojik felaketin en çarpıcı imgelerinden birini sunuyor.


Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)
Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)

Kapanış

Tüm bu anlatılanların ötesinde, Nişancı’nın Yavaş Ölüm’ü; tutunduğu tavır ve duruşla deneyimlenmeyi, hatta sindirilmeyi sonuna kadar hak eden bir film olarak karşımıza çıkıyor. Eğer bu dünya adına bir şeylerin değişmesi için çaba gösteriyorsanız, Nişancı ve ekibinin Elbistan’da ölüme tanıklığı, bu çabanızı anlamlı kılacak bir düşünme aralığını size sunuyor.


Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)
Yavaş Ölüm, İlkay Nişancı (2025)

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page