top of page

Love Meetings (1964) Film Okuması

  • Yazarın fotoğrafı: Yağmur Naz Aydın
    Yağmur Naz Aydın
  • 4 Eki
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 5 Eki

Beni en heyecanlandıran yerde, Arkaik Sinema’da ilk yazım için tabii ki izlediğim en gerçek hissettiren ve 60’lar İtalya’sında ufak bir tura çıktığımı, hem toplumsal hem de politik durumu açıkça yüzüme çarpan bir belgesel hakkında yazmak istedim; “Love Meetings (Pier Paolo Pasolini, 1964)”.


ree

“İtiraf, modern bireyin kendi hakikatini dile getirme zorunluluğunun temel biçimidir.”

Love Meetings, Pasolini’nin 1964 yılında çektiği; İtalya’da güneyden kuzeye dolaşarak halk ile cinsellik, aşk, sevgi, evlilik ve kadın-erkek ilişkileri hakkında çocuklardan yaşlılara sorular sorup röportaj yaptığı bir belgesel aslında. Belgesel boyunca Pasolini her ne kadar sadece dışarıdan bir göz ve soruları soran kişi olarak görünse de aslında sorduğu sorular sınırları zorlayan, alışılmışın dışında ve aslında konuşmak istemedikleri noktada bile onları irdeleyen bir pozisyonda. Belgeselin şu anda benim bulabildiğim Türkçe bir çevirisi yok ama biliyorsanız İngilizce altyazılısını kolayca bulabilirsiniz, izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.

Belgeselde tam olarak savaştan yeni çıkmış -hatta hala soğuk savaşın içinde- ve aniden modernleşmeye çalışan bir toplumu görüyoruz. 2. Dünya Savaşı sonrası İtalya’da hızlı bir modernleşmenin başlamasıyla birlikte Kuzey gelişirken, Güney’in kırsal olarak kalması iç göçlere neden olmuş durumdaydı. Pasolini’nin de bize göstermeye çalıştığı aslında bu göçlerle birlikte toplumun henüz kendi içinde Katolik muhafazakarlığı atamadan kapitalizmin modernliğini yakalamaya çalışmasıyla kendiyle çelişmesi.

Film boyunca kırsal ve şehri arka arkaya gözlemleme ve karşılaştırma fırsatı buluyoruz. Şehirde modernlik popülerken kırsalda hala bekaretin kutsallığı tartışılıyor. Bu fark, ekonomik ve kültürel eşitsizliğin toplumsal değerlere de nasıl yansıdığını bize gösteriyor. Zygmunt Bauman’ın, Akışkan Modernite’de de bahsettiği gibi modernite artık sınıfsal kalıplar içinde değil, sürekli hareket halindedir. Bu modernite toplumun her yerine aynı hızda ulaşmaz. Pasolini’nin kamerasında ise bu hızın asimetrikliğini görüyoruz; kuzeyde görünürde modern ilişkiler söz konusuyken, güneyde geleneksel bakış açısı devam etmekte. Ancak genç kuşağa baktığımızda bu gelenekselliğin gitgide silikleştiğini fark ediyoruz.


“Modernlik, bir taraftan özgürleşmeyi vaat ederken, diğer taraftan bireyi kendi başına bırakır.” Zygmunt Bauman, Akışkan Modernite

ree

Belgeselde çokça gördüğümüz bir diğer konu da aslında kuşak çatışması. Arada sadece 1 kuşak farkı olduğunda bile inanılmaz uç noktalardan cevaplar görüyoruz. Biraz daha yaşlı kesim şehirli de olsa kırsalda da olsa çok daha muhafazakar, genç nesil ise sanki arada 50 yıl varmışçasına açık görüşlü. Burada aslında benim en çok dikkatimi çeken yaşadıkları yerler bambaşka olsa da sadece aynı kuşaktan olmalarının onları benzer bir düşünce kalıbına sokması. Buna belki göçler neden oldu, belki de sadece kapitalizmin hızlı yayılmasının sonucu ama görüyoruz ki bu durum İtalya’daki 1968 Öğrenci Hareketleri’nin sosyolojik zeminini hazırlayan en büyük etmen.

ree

Kadınlar hakkındaki sorulara gelecek olursak; feminist hareket yeni yeni baş göstermeye başlamış, bunun izlerini sık sık görüyoruz ama tabii ki hala erkek egemen bir toplum var. Bekaret konusu özellikle kırsalda çok katı, Kuzey’de ne kadar biraz daha hafiflemiş olduğunu görsek de hala kadının bakire olması gerektiği görüşü çok yaygın ama özellikle genç kadınların bunu artık reddetmesini görmek beni izlerken keyiflendirdi. Genç kadınlar artık boşanmanın normal olduğunu, kendilerinin de bir erkek kadar özgür olması gerektiğini savunuyor, köyde de şehirde de. Özellikle 1960-70 dönemi çekilen filmleri izlerken ikinci dalga feminizmin izlerini gözlemlemeyi seviyorum, sanki bu mücadelenin topluma yansıyışını gözlemleme fırsatım olmuş gibi hissettiriyor.


Pasolini, tabii ki açık eşcinsel kimliğiyle o dönem çokça medyaya yansımış ve dikkat çekmiş bir yönetmen olarak eşcinsellikle ilgili de toplumun görüşünü yoklamayı es geçmiyor. Toplum içinde en konuşulması kolay konu da bu oluyor aslında. Röportaj yaptığı neredeyse herkes kolayca lanetleyebiliyor, yargılayabiliyor.


ree

“Cinsellik susturulmamıştır; aksine, modern çağda sürekli konuşulmuş, sınıflandırılmış ve denetlenmiştir.” - Michael Foucault, Cinselliğin Tarihi

Love Meetings, bize kısaca hızlı modernleşmenin ve kapitalizmin ahlak normları ve tabular üzerindeki etkisini gösteriyor. Toplumun ne kadar modernleşmeye açık görünürse görünsün yıllarca birlikte yaşadığı tabulardan modernleşmenin hızıyla aynı orantıda değişemediğini bize çok müdahale etmeden ama irdeleyerek, doğal ortamında gözlemleme şansı vererek anlatıyor.

 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page