top of page

1973’te Ne Oldu?: Coffy, Thriller ve Lady Snowblood Üzerine Birkaç Düşünce

  • Yazarın fotoğrafı: Deniz Cansever
    Deniz Cansever
  • 5 Kas
  • 3 dakikada okunur

Philipp Sarasin’in kaleme almış olduğu, geçtiğimiz Nisan ayında İletişim Yayınları tarafından yayınlanan ve Tanıl Bora’nın Türkçe diline aktardığı -sadece şöyle bir karıştırma fırsatı yakaladığım ve kitaplığımda hâlâ “sinsice” arkamda  tamamlanmayı bekleyen- kitabı “1977: Bugünün Kısa Bir Tarihi”; politik, kültürel, iktisadi, felsefi, teknolojik hadiselerin bir kesişimini vererek tarihi bir kesit sunmayı başarılı bir şekilde yaptığı gibi söz konusu 1 yıllık panoramayı oluşturan geçmişteki olayları çıkış noktalarıyla birlikte düşünmeye teşvik ediyor bizleri. Yani RAF (Kızıl Ordu Fraksiyonu)’ın eylemlerinden, punk’ın o dönemki dinamiklerine, Anaïs Nin’den SSCB’de olup bitenlere kadar birçok başlığı burada bulmanız mümkün.


Sarasin’in bu övgüye değer çalışması dışında bu tip tarihsel araştırma/inceleme metinlerini, makalelerini ve başka çalışmaları elbette çeşitlendirebiliriz. Bunlara paralel ve yazının başlığını oluşturacak yakın bir öykü de benim başımdan geçti: Yeni medya içeriklerinin etkisiyle birlikte “1985 yılında yayınlanmış en iyi 10 korku filmi” gibi listeler olmadan önce almanaklar eskiden oldukça revaçtaydı. Aynı sene yayınlanmış albümler, filmler, toplumsal olaylar, haber dizileri vb. bu koleksiyon değeri taşıyan matbuatta kendilerine yer edinirdi.


ree

Yeni medyayla birlikte ortaya çıkan “yeni” boomerlar olarak ise bu listelere ya da bunları barındıran app’lere göz atmadan geçemiyoruz ve vazgeçilmezlerimizden olan ve en popülerlerinden birisi şüphesiz ki Letterboxd. Geçtiğimiz günlerde hem hafızamı tazelemek hem de liste oluşturmak için burada yaptığım bir girişimde, üç sevdiğim filmin birden aynı tarihte yapılması ister istemez dikkatimi çekti.


Bunlardan biri Pam Grier’ın unutulmaz filmografisinden en bilinenlerine yer veren Prime’da da izleyerek hatırlama fırsatı yakaladığım Coffy (Yön: Jack Hill), diğeri Quentin Tarantino’nun setlerine ilham veren filmleri incelerken seneler önce izlediğim Thriller: A Cruel Picture (Yön: Alex Fridolinski) ve son olarak bir dönemin meşhur Japon aktrisi “akrep” kadın Meiko Kaiji’nin başrolünde oynadığı Lady Snowblood (Yön: Toshiya Fujita)’dı. 1973 yılı bir şekilde bu üç filmi bir araya getirmeyi başarmıştı. Bunun da elbette belli başlı nedenleri mevcuttu.

ree

Bu ana akım stüdyo sistemlerinden bağımsız olarak kameraya alınan yapımların belirleyici ve ortak noktalarından birincisi hepsinin rape & revenge (tecavüz ve intikam) temelli bir exploitation (Coffy ve Lady Snowblood’da yaşanan hadiseler ana karakterin hayat akışını değiştiren bir şekilde ilişiklerinin olduğu yan karakterlerin başına gelmiştir) alt türüne ait olmasıdır. Burada başrollerde gördüğümüz üç baskın kadının da erkeklerden oluşan bir hiyerarşiye karşı giriştikleri mücadeleyi gözlemleriz.



Coffy’nin hemşiresi Flower Child Coffin (Pam Grier), kız kardeşini istismar eden ve uyuşturucuya alıştıran aynı zamanda da yaşadığı muhitin düzenini bozan mafya yapılanmasına karşı bir intikam zincirinin başını çeker. Thriller’da ise yine eroine bağımlı hâle getirilen ve çocukluğundan itibaren istismara uğrayan, en sonunda da bedensel bütünlüğüne tek gözünün kör edilmesiyle müdahale edilen -aynı zamanda bu şekilde simgesel bir görüntü kazanan- (ki film için kullanılan başlıklardan birinin adı They Call Her One Eye’dır) Madeleine (Christina Lindberg) kendisine tüm bunları yaşatan erkekleri öldürmesiyle film akışını bir anlamda taçlandırır. Son olarak Lady Snowblood’da da benzer bir konsepti Yuki Kashima (Meiko Kaiji)’nın ailesinin katledilmesi ve hapse atılan annesinin yaşadığı bir istismar dizisi sonunda doğan intikam bebeği olarak ortalığı kana buladığını görürüz.


Fotoğraf: Nina Hamberg
Fotoğraf: Nina Hamberg

1973 yılının bir diğer yanı da feminizmin 60’lı yıllarla birlikte başlayan ikinci dalgasının en etkin olduğu bunun da kaçınılmaz olarak sinemaya yansıdığı yıl olmasıdır. 1970'ler, kadın hakları hareketlerinin ve toplumsal normların sorgulandığı bir dönemdi. Sinemada da güçlü, pasif olmayan kadın karakterlere olan ilgi arttı. Bu filmlerdeki kadın kahramanlar, kendi adaleti peşinde koşan ve genellikle erkek egemen sistemlere meydan okuyan figürlerdi. Bu, dönemin değişen kadın imajını ve beklentilerini yansıtıyordu.


Teknik ve bütçe açısından yine 1970’li yıllara baktığımızda, bu tür filmler genellikle stüdyo sisteminin dışında, daha bağımsız yapımcılar tarafından ve daha düşük bütçelerle çekiliyordu. Bu da daha riskli ve niş konuların denenmesine olanak sağlıyordu.


Özetleyecek olursak, Coffy, Thriller ve Lady Snowblood'un 1973'te aynı anda ortaya çıkması, o yılların sinema endüstrisinde belirginleşen intikam odaklı, güçlü kadın kahramanları öne çıkaran exploitation filmlerine olan talebi ve kültürel değişimlerin sinemaya yansımasını gösteren ilginç bir kesişim noktasıdır. Bu filmler, zaman içinde kült klasikler hâline gelerek tür sineması ve popüler kültür üzerinde önemli etkiler bırakmıştır.


Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page